“Diyanet’i Tartışıyoruz” başlıklı Sosyoekonomik Politikalar Bağlamında Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din Hizmetleri projesinin Hatay’da geçtiğimiz hafta sonu yapılan yuvarlak masa toplantısına; Suriye’deki iç savaşın şehirdeki yansımaları ve gerginliği damgasını vurdu.
Projeyle ilgili detaylara geçmeden önce; Hatay’daki hissiyata değinmek istiyorum bir iki cümleyle. Yaklaşık 1,5 yıllık bir aradan sonra gittiğim Hatay’da farklı din ve etnik gruplar arasındaki gerilimin geçtiğimiz süre zarfında daha da arttığını üzüntüyle gözlemledim. Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri şehirlerindeki çoğulculuğun ve iç barışın kaybedilmemesi için çabalarını sürdürse de; Suriye’deki iç savaşla ilgili değerlendirmeler konusunda kamplaşmaların arttığı açıkça hissediliyor. Arap Alevileri savaşın Hatay’a sıçraması durumunda hedef tahtasına oturtulacağından endişeliler. Özellikle genç kuşakların bu konuda daha keskin ve öfkeli olduğu hissediliyor. Sadece Alevi veya Hıristiyan değil şehirdeki Sünni vatandaşlar da; Suriye konusundaki itirazların ‘Esad’ı destekliyorsun’ şeklinde bir tepkiyle karşılanmasından duydukları rahatsızlığı dile getirerek bu konuda daha etraflı bir analizin yapılması gerektiğini ifade ediyorlar. Üzerinde ortaklaşılan önemli bir konu; Suriyeli mültecilerle ilgili denetimsizliğin hem onlar hem de şehir halkı için sağlıktan ekonomik durumlara kadar büyük sorunlara sebebiyet verdiğiyle ilgili. Bu durum sadece Hatay için değil neredeyse tüm şehirler için geçerli. Bu konuda başta mültecilerin hayat şartlarıyla ilgili olumsuzlukların giderilmesi için uzun soluklu projelere ihtiyaç var.
Diyanet’i Tartışıyoruz’a gelince; Diyanet İşleri Başkanlığı bugünkü yapısıyla 3 Mart 1924’te 429 sayılı kanunla Başbakanlık’a bağlı olarak kuruldu. 1961 Anayasası ile Anayasa Kurumu olarak düzenlendi. 1982 Anayasası’nda Türk milli kimliğini korumakla görevli kılındı. 2012 yılında yapılan protokol değişikliğiyle eski listede devlet protokolünde 51 olan yeri 10. sıraya alınan Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 yılında 4 milyar 604 milyon lirayla genel bütçeler arasında en yüksek payın ayrıldığı 12. kurum oldu.
Helsinki Yurttaşlar Derneği geçtiğimiz yıl başlattığı Diyanet’i Tartışıyoruz Projesi ile mevcut haliyle demokratikleşme adımları açısından olumsuz bir işlevi olan DİB’in yapısını, politikalarını tartışmayı, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmeyi, Türkiye’de devletin dine bakışı tartışmasının tarafları arasında diyalog sağlamayı, bir tartışma ve anlaşma zemini oluşmasına katkıda bulunmayı, tartışmanın Diyanet’in yurttaşların günlük yaşamdaki pratikleri üzerindeki rolüne odaklanmasını hedefliyor.
İstanbul’da yapılan açılış toplantılarının ardından Tunceli, İzmir, Trabzon, Sakarya ve Mardin’de; sivil toplum kuruluşlarının, diyanet üyelerinin ve akademisyenlerin katılımıyla yuvarlak masa toplantıları düzenlendi. Proje kapsamında Hatay’da yapılan toplantıya katılanların büyük çoğunluğu; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut yapısı ve uygulamalarının çoğulcu ve eşit olmayışı; devletin yönlendirmesine açık olduğu ve yapının bu haliyle kabul edilemez olduğu konusunda hemfikirdi. Konuşmalarda; kurumun devletin ideolojik aygıtı işlevi gördüğü, darbe süreçlerini destekleyen yapılanmalar içine girdiği, hutbelerle resmî ideolojinin yürütücülüğünü üstlendiği sık sık vurgulandı. Hatay’daki farklı din ve mezhepteki katılımcılar kurumun en belirgin olumsuzluklarından birinin eşit vatandaşlık konusunda olduğunu dile getirdiler. Alevilerin, Hıristiyanların ve diğer inançların temsiliyeti konusundaki ayrımcılığa dikkat çekildi. Bir katılımcının Diyanet’in uygulamalarının Sünni Müslümanlar için de olumsuzluk oluşturduğu ve kurumun asıl işlevinin ‘dinin rejime ayakbağı olmaması için oluşturulmuş bir sopa’ olduğunu dile getirdi. Devletin makbul bir dindar profili oluşturmaya çalıştığı, bu profile uymayan dindarların da sıkıntılar çektiğine işaret edildi. Katılımcıların büyük çoğunluğu; Diyanet İşleri Bakanlığı’nın tamamen kaldırılmasını savunmakla beraber, bunun en azından bir süre daha gerçekçi olmadığından hareketle, hem malî hem idarî anlamda devletten bağımsız bir kurul olarak kapsamının daraltılması ve özerk bir yapıya kavuşturulmasının gerekliliğine işaret ettiler. Ortaklaşılan başka bir öneri de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi faaliyet alanına, yani siyasi hayattan çıkıp din alanına çekilmesi ve altında tüm inanç ve dinlerin temsilcilerini barındıran bir üst kurul olarak yapılandırılmasıyla ilgili idi. Toplantıya katılan ve inançsız olduğunu söyleyen katılımcılar ise bu durumun kendileri açısından başta vergi konusu olmak üzere eşitsiz bir durum oluşturduğunu dile getirdiler.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tamamen kaldırılması halinde dinle ilgili konularda sadece dinî cemaatlerin ve tarikatların etkin olacağı dile getirilen endişelerden biriydi. Bu durumun toplumda kamplaşma ve bölünme yaratacağı, cemaatlerin kendi inanışlarından olmayanlar üstünde tahakküm kuracağı dile getirildi. Diyanet Sendikası’ndan katılan katılımcılar; mevcut yapıdan ve özellikle hutbelerin içeriğinden kendilerinin de rahatsız olduğuna ancak kurumun tamamen kaldırılmasının daha büyük sorunlara yol açacağına işaret ettiler. Bazı katılımcılar mevcut durumda cemaatlerin Diyanet İşleri Başkanlığı’na değil, kendi liderlerine danıştığını ve kurumun cemaatlerce zaten otorite olarak görülmediğini dile getirerek; kaldırılması durumunda bir sorun yaşanacaksa bile, toplumun bununla yüzleşerek kendi arasında tartışma yoluyla çözmesinin sağlıklı olacağını ifade ettiler. Hatay’da tarihten gelen çok kültürlülük ve farklılıklarla bir arada yaşamak geleneğinin devletin Medeniyetler Beşiği ve Hoşgörü konusundaki ‘oryantalist’ çalışmaları sebebiyle zedelendiğini savunan katılımcılar; Diyanet konusunda devletin aradan çekilmesi konusunda sorunların daha kolay çözüleceğini dile getirdiler. Devletin, ancak bir görüşün diğeri üzerinde baskı kurması halinde müdahale etmesi gerektiği, onun dışında din alanından tamamen çekilmesi gerektiği vurgulandı.
Yuvarlak masa toplantılarının yanı sıra proje kapsamında; bir saha araştırması yapılıyor. Araştırmayla aynı anda Diyanet İşleri Başkanlığı, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, ilgili sivil toplum kuruluşlarına da ziyaretler yapılacak. Proje, araştırma bulgularının da yer alacağı bir proje raporunun yayınlanması ve bir değerlendirme toplantısı ile sona erecek.