Çelişkiye Dikkat Çekerken Tuzağa Düşmek

2017 yılında yapılan referandum, iktidar blokunun başarısıyla sonuçlansa da muhalefet açısından önemi; farklı kesimlerin bir araya gelebilmesi, yani muhalif cephenin çoğullaşmasıydı. Araştırmacı-yazar Bekir Ağırdır, sonuçlarıyla ilgili bir söyleşide, referandum sürecinin iki konuda kendisi için umut verici olduğunu belirterek, “Birincisi, önce başarabiliriz umuduna yaslanmak. İki, gerçekten başarmak için öbür tarafın meramını da anlamaya çalışmak ve buradan yeni heyecanlar üretmek. Bu umudumu diri tutan şey, ilk kez hayır diye çabalayan insanların, kümelerin, grupların çoğu anonim, çoğu isimsiz birçok insanın ilk defa geleneksel particilik dışında, parti kimliklerinin dışından bir yerden düşünme, anlama, birbirini dinlemeye çalışma çabalarıydı. Hâlâ da umutlu kılan şey o. Yani öbür tarafı anlayalım, öbür tarafa yanlış gelecek cümle kurmayalım! Bu çaba bile çok değerli. Dolayısıyla bizim meselemiz toplumun korkularına, beklentilerine cevap üretecek yeni bir dil, yeni bir hayal, yeni bir ütopya üretmek” değerlendirmesinde bulunuyordu.

Muhalefetin umut yaratan bu çoğullaşması sonraki yıllarda da sürdü… İktidar bloku gibi güçlü bir ittifak bloku görüntüsü vermese de muhalefetin daha çoğulcu ve daha geniş kesimleri temsil ettiğini görüyoruz. Referandumda başlayan çoğullaşma süreci, yerel seçimlerdeki ittifakların ardından bu seçim sürecinde Altılı Masa’yı oluşturdu. Birbirine benzediği düşünülse bile aslında epey farklı olduğu aşikâr olan altı siyasi parti liderinin sistem değişikliği noktasında mutabakat imzalamasını ve bunu bir seçim ittifakına dönüştürmek için program hazırlığında olmasını sadece o liderlerin çabalarıyla açıklayamayız. O liderleri masada buluşturan, iktidarın kutuplaştıran politikalarına rağmen çoğulcu bir şekilde yaşamak isteyen toplumun farklı kesimlerinin iradesi… İktidar taban ve tavanındaki herkesin kutuplaştırma siyasetini gönülden desteklediğini söyleyemeyiz ama kamusal alanda bir söylem birliği, hatta söyleme mecburiyeti hâli kesinlikle içselleştirilmiş durumda.

Muhalefeti ‘Hesaplaşmaya’ Sıkıştırma Gayreti

İktidarla yol yürürken muhalefet blokunu kategorik olarak tek tip olarak sunma, onu eski klik ve tanımlamalarla resmetme alışkanlığı edinmiş bir kanaat dünyası profili vardı. Aynı profil, iktidar onlarla yolunu ayırdığında kendilerini o pek de hazzetmedikleri muhalefetin içinde buldular. Ancak eski alışkanlıklarından pek kurtulamadıklarını her fırsatta gösteriyorlar. O da muhalefeti yekpare olarak resmetme. Muhalefet cephesinin tek motivasyonunun iktidar karşıtlığı olduğunu ve büyük çoğunluğunun ‘hesaplaşma’ motivasyonuyla hareket ettiğini iddia ediyorlar. Kuşkusuz böyle kesimler var ve sosyal medyada sesleri gür çıkıyor. Ancak asıl çoğunluk, siyaset başta olmak üzere her konuda normalleşmeden yana; eşitlik ve adaletin herkes için sağlanmasını istiyor. Muhalefet partilerinin toplumdaki bu değişim isteğini, siyasi karşıtlıklara rağmen bir arada yaşama ve eşitlikçi bakış talebini görerek siyaset üretmesi, yeni bir dil kurması elzemdi ki Altılı Masa, helalleşme gibi girişimlerle bunu kısmen yapıyor. Ama yeterli olmadığı ortada… Yapılan araştırmalar, toplumun büyük çoğunluğunun siyaset alanının gerilim, kutuplaşma üzerinden yürütülmesinden dolayı yılgınlık, siyaset yorgunluğu yaşadığını ancak bir yandan da çıkış aradığını ortaya koyuyor. Çatışmadan uzak, değişimi önceleyen, ittifaklar kurabilen uzlaşmacı siyaset isteği yüksek bir şekilde dillendiriliyor.  Değişim isteğinin çok açık bir şekilde arttığını geçtiğimiz yıl Hakkari-İç Anadolu güzergâhında yaptığım bir yolculuk dönüşü notlarımda dile getirmiştim.

Dar Alanda Siyaset Tuzağı

20 yıllık iktidarını kutlayan AK Parti, siyasetteki en önemli beceriyi; muhalefeti iç ve dış politikada ‘dar alanda hareket’ etmeye mahkûm ederken, kendisine sürekli yeni ittifaklarla güçlenme alanı oluşturması konusunda gösteriyor. İttifaklardan doğan şerleri dönemsel ortaklarının, hayırları ise kendi hanesine yazdı hep. Kısacası muhalefeti ‘kimler kimlerle beraber’ söylemiyle sıkıştırırken kendisinin yol yürümediği hiçbir klik kalmadı diyebiliriz. Günlerdir tartışılan HDP görüşmesi hamlesi bunun son örneği. Muhalefet bu kez artık kendisine sürekli kurulan ‘dar alanda siyaset’ tuzağını aşar diye umduk ama ne yazık ki yüzüncü kez aynı yerden ısırılmış oldu. AK Parti’nin çelişkilerine dikkat çekerken kullandığı dil, kutuplaştırmanın dili oldu. Muhalefetteki bazı partiler kabul etmekte zorlansa da, Kürtlerin seçimlerdeki belirleyiciliği sürüyor ve daha da sürecek… İktidar da kimi zaman düşmanlaştırma-güvenlik siyaseti kimi zaman da ittifak siyasetiyle bu alanı kendi lehine çevirmek için çalışmaya devam edecek. O yüzden muhalefet de eski ezberleri, statükoları ve arada yaptığı ürkek çıkışları bir kenara bırakarak; eşitsizliklerin çözümü ve haklar konusundaki sahici adımları atmak zorunda.

Ve yine muhalefet, iktidarın her yeni girişimindeki çelişkilere dikkat çekmesinin iktidar seçmeninde olduğu kadar kendi tabanında da bir karşılığı olmadığını görmek zorunda. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi toplum değişiyor, kategorik karşıtlıklarından sıyrılıyor. Özellikle de genç kuşaklar eskilerin kadim toplumsal sorunlarını, yaşam tarzı kavgalarını gündelik hayatlarında büyük oranda çözmüş durumda. Toplumun büyük kesimi, bugünlerde karikatür bir şekilde dizisi yapılan ‘dindar-seküler’ kavgası da dahil başka bir sürü çelişkiyi gündelik hayatta bazen sancılı da olsa deneyimleyerek aşıyor. O yüzden ittifak siyasetine de çelişkilere de tepkili değil. Hele de o ittifaklardan kendisi için iyi sonuçlar çıkacağına ikna olursa.  Seçmen, nasıl ki sürekli muhalefetten ekonomik krizin nasıl derinleştiğiyle ilgili açıklamalar yerine çözümü nasıl sağlayacağını duymak istiyorsa; iktidarın çelişkilerine, u dönüşlerine dikkat çeken muhalefet yerine de çoğulcu, medeni rekabet siyasetinin nasıl oluşturulacağını dile getiren bir muhalefet görmek istiyor. İktidar bloku ekonomiden adalete her konuda yaşanan sorunlara rağmen ‘insan haklarında sessiz devrim’, ‘enflasyona ezdirmedik’, ‘kutuplaşmayı aşacağız’; siyaset alanında bir tür vesayet uygularken ‘sivil-özgürlükçü anayasa’ diyebiliyorsa, bu sadece tabanının biatına olan güvenine, sahadan uzaklaşmaya bağlı değil muhalefetin sürekli tuzaklara düşüyor olmasının verdiği konfordandır.

Site Footer