Yargı Paketleriyle Kadın Karşıtı Lobiye Teslim Olmak

Ocak ayında Meclis gündemine getirilmesi beklenen 6. Yargı Paketi’nde yer alacağı belirtilen bazı düzenlemeler, Medeni Kanun’dan 6284 sayılı Kanun’a kadar kadınların kazanımlarını yok etmeye ant içmiş grupların iktidar nezdindeki çabalarının yine sonuç vereceğini gösteriyor korkarım. Bu gruplar, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hemen ardından yeni motivasyonun 6284 sayılı Kanun, ardından da Medeni Kanun olacağını sıklıkla dillendiriyorlardı zaten.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un içeriği; niye hedefe konulduğunu ortaya koyuyor. Kanun, şiddete uğrayan veya uğrama riski bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takibe maruz kalan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri içeriyor ve şiddeti de sadece fiziksel olarak değil, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet gibi farklı tezahürlerle tanımlıyor. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için mekanizmalar oluşturulması, aile içinde yaşananların da devlet tarafından takip edilmesi ve beyanı esas alması; bu kanunu hedefe koyan temel sebepler. Ki kanun sadece kadınlar için değil; yukarıda da belirtildiği üzere, bütün bireyleri kapsıyor. Erkeklerin de yasa kapsamında şikâyetlerde bulunduğu, uzaklaştırma kararları aldığını araştırmalardan biliyoruz.

Buna rağmen, #SelanıOkuyacağız6284 tag’leri döşeyen ve sadece sosyal medyada değil, gündelik hayatta da çeşitli şehirlerde kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan eylem planlarına nüfuz edecek kadar etkin olan bu gruplar, ülkenin dört bir yanında yaşanmaya devam eden tüyler ürpertici kadın cinayetleri yokmuş gibi sürekli bir hedef saptırma ve propaganda içindeler. Ailenin korunması, neslin devamı söylemleriyle dillendirilse de, “aile reisinin itibarı bitmesin” çağrısı esas motivasyonu ortaya koyuyor. Ataerkiyle tekellerinde tuttukları aile yapısı ve egemenlik konforu bozulmasın istiyorlar. Yaşanan şiddetin, cinayet vakalarının çoğunun uzaklaştırma kararları sebebiyle yaşandığını iddia ediyorlar. Daha da ileri giderek kadınların serbest hayat yaşamak ya da canları sıkıldığı için 6284 kapsamında eşlerine uzaklaştırma kararı aldıklarını söyleyebiliyorlar. “Adli ve idari mekanizmaların da beyanı esas alarak tüm bunlara imkân sağladığını” ileri sürüyorlar. (Oysa bu koparılan beyan esastır yaygarası, oldum olası eksik anlaşılmış konulardan biri. Beyan, sadece, ilk başvuruda esas alınır ama sonrasındaki mekanizmalarda iddianın delillerle desteklenmesi şarttır.) Bu ipe sapa gelmez iddialar nafaka tartışmalarında da yaşanıyor. Kadınların sırf nafaka almak için evlendikleri, erkeklerin bir günlük evlilikler sebebiyle yıllarca yüklü nafakalar ödedikleri, nafaka yükünün altında ezildikleri sıklıkla gündeme taşınıyor.

Nafakayla İlgili Mitler ve Gerçekler

Oysa Kadın Dayanışma Vakfı’nın raporuna da yansıdığı gibi, pratikteki durum böyle değil. Kadınlar daha çok çocukları için iştirak nafakası alabiliyorlar, bunlar da çoğunlukla ödenmiyor. Boşanma ve nafaka davaları ile toplumsal cinsiyete dayalı şiddet arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koyan rapora göre, boşanma sebepleri farklılık gösterse de dosyaların yüzde 82,9 gibi büyük bir oranında kadına yönelik şiddet iddiası mevcut ve bu dosyalarda nafaka talebi söz konusu. Yine nafaka kararı verilen dosyaların büyük çoğunluğunda çocukların yer aldığı ve velayetin %79 oranında kadınlara verilirken erkeklere ise sadece %7,40 oranında verildiği belirtiliyor. Mahkemeler tarafından en yüksek oranda kabul edilen nafaka türü yüzde %69,73 ile müşterek çocuklara bağlanan iştirak nafakası. Genellikle kadınların talep ettiği yoksulluk nafakasının kabul oranı ise yüzde %48,83 ile ikinci sırada. Rapor, bu nafaka meblağlarının asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırı gibi genel ekonomik veriler çerçevesinde çok düşük olduğuna da vurgu yapıyor. Ortalama nafaka miktarı ise aylık 262 TL gibi trajik bir rakamdan ibaret. Nafakayla ilgili en büyük sorun ise bu küçük meblağlara rağmen çoğunlukla ödenmemesi. Kadınlar, evlilik içinde yaşadıkları, çocuklarıyla geçim sıkıntısına düşmeleri yetmiyormuş gibi nafakalarla ilgili icra davalarıyla uğraşmak zorunda kalıyorlar.

 Boşanmayı Kadını Mağdur Etmeden Hızlandırmak…

Uzun süren boşanma davaları iki taraf için büyük bir sorun oluşturuyor; boşanmanın kolaylaştırılması önemli. Ancak boşanmanın kolaylaştırılmasını, kadınların tedbir-yoksulluk nafakalarını kaldırarak sağlamaya çalışmak tam da yukarıda bahsettiğim grupların yeni bir kazanımı olacaktır. Tedbir nafakaları, kadın yoksulluğunun giderek arttığı günümüzde, özellikle ev içi emeği gözardı edilen kadınlar için önemli bir kazanım. Ki yukarıda belirtildiği gibi ortalaması 262 TL olan bir nafakadan söz ediyoruz. Yapılan araştırmalar şiddete maruz kalınmada yoksulluğun ve ekonomik gücün olmayışının başlı başına bir etken olduğunu ortaya koyarken, yine şiddet vakalarında adalet mekanizmalarına ulaşma noktasında da ekonomik gücün -ya da güçsüzlüğün- etkisine işaret ediyor. Kadınlar hem toplumsal normlar hem de ekonomik destekleri olmadığı için şiddete yıllarca tahammül gösterebiliyorlar. Ancak artık hayatlarından endişe duyduklarında ya da şiddet çocuklarına yöneldiğinde harekete geçebiliyorlar. Erkeğin her geçen gün vahşete dönüşen şiddet yöntemlerine odaklanmak yerine; şiddet gördüğü için mekanizmalara başvuran, kendini, çocuklarını koruma altına almak isteyen kadınların güvencelerini yok etmeye çalışan bu lobiye teslim olmak, “boşanmayı hızlandırma” gibi kulağa hoş gelen bir sunumla aslında tam olarak kadınları daha da korumasız ve çaresiz bırakmaktır.

Eşik Platformu uzun süredir “Yasalara Dokunma Uygula” çağrısıyla tam da buna işaret ediyor. Çağrıda iktidarın yargı paketleriyle yaptığı düzenlemelerin kazanımları törpülemesine olduğu kadar muhalefetin de bu süreçlerdeki edilgen tutumuna şöyle dikkat çekiliyor: “İktidarın kazanılmış haklarımızı yok etme girişimlerine, muhalefetin kadınların ve taleplerinin yer almadığı çalışmalar yapmasına, hayatımız ve haklarımız üzerine pazarlık edilmesine izin vermeyeceğiz!”

Umuyoruz ki aileyi koruma adı altında mağdur kadınları yalnızlaştırıp güçsüzleştirerek kendi erkini korumaktan başka niyeti olmayan bu lobiye yeni fırsatlar doğuracak boşluklar oluşmaz ve koparılan hakikat bükücü yaygaranın gürültüsüne yasa budamalarla teslim olunmaz.

Site Footer