Mültecileri Hatırlamak…

Mülteciler meselesi kendi içinde katmanlara ayrılmış bir şekilde önümüzde duruyor.

Zaman zaman çok acı fotoğraflarla kendini hatırlatıyor, sonra yine gündemin yoğunluğunda öteleniyor. Hep Ürdün’den, Lübnan’dan gelen ‘mülteci bebek ölümü’ haberlerine bir tane de Adana Yüreğir’den eklendi.

“Canım bebeğim” yazılı battaniyenin altındaki cansız bebeğinin baş ucunda bekleyen annenin çaresizliğinin fotoğrafı ekranlarda şöyle bir dolaştı, sonra unutuldu diğer bütün acı fotoğraflar gibi…

Kışın bastırması, Kobane ve Şengal hattında süren savaş hali, keza Halep’teki muhasaranın her gün artması bu katmanlardan sadece bazıları…

Ülkemize gelenlerden çadırkentlerde yer bulanlarının durumları nispeten iyi olsa da, sokaklarda yaşayan ya da sokakta olmasa da kötü şartlarda barınanların durumu ise vehametini koruyor, kışın sert yüzünü gösterdiği bu günlerde…

Barınma problemini çözebilenlerin de eğitim, ileri sağlık hizmeti, çalışma gibi hayati sorunları var.

Türkiye’nin mülteciler konusunda hem devlet hem de toplum olarak büyük çaba gösterdiği göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Ancak bütün bu çabalar ‘mülteciler için her şey yolunda’ deyip kenara çekilebilecek kadar yeterli değil, bunu da unutmamak lazım.

Misafir ve kardeşlik üzerinden bir bakışımız var genel itibariyle mülteci konusuna. Kuşkusuz bu çok insani bir bakış ama yeterli oluyor mu artık üzerinde düşünmeliyiz. Çünkü bu misafir ev sahibi ilişkisinin muhatapları için uzun vadede katlanabilir bir durum olmadığı ortada. Suriye’deki durum daha uzun bir süre süreceğe benziyor ne yazık ki. Ve çatışmalar bitse de Esedli veya Esedsiz Suriye’ye bir daha dönmeyecek olanların, kalıcı olmayı düşünenlerin sayısı fazla. Velhasıl gündelik hayata yansıyan acil tedbirlerin yanı sıra ileriye dönük kalıcı planların yapılması elzem. Özellikle de kalıcı olacaklı illerde. Antep, Hatay gibi illerdeki genel tepkinin hepsini ‘ırkçılık veya mülteci karşıtlığı’ üzerinden değil gündelik hayatın olumsuz etkilenmesi üzerinden şekillendiğini ve bunların giderilmesinin hem mülteciler hem de orada yaşayanlar için önemli olduğunu görmemiz gerek.

Geçtiğimiz ay Suruç’tan başlayarak Batman’a kadar olan bölgedeki hem AFAD hem de belediyeler tarafından kurulan çadır kentlerini ve bu illerde mültecilere yardım eden kurum ve platformların bazılarını ziyaret ettiğimiz bir inceleme gezisi yaptık Helsinki Yurttaşlar Derneği üyeleriyle. Doğrusu ziyaret etmediğimiz, görüşemediğimiz çok yer de var mütecilerle ilgili özverili çalışmalar yapanlar olduğunu da biliyoruz. O geziden bazı satırbaşlarını aktarmak istiyorum yazının devamında.

Suruç

Kobane’de süren çatışmanın, Suruç’un gündelik hayatına yansıyan etkisi ilk günkü sıcaklığını koruyor. Suruç’a ilk gidişimden yaklaşık 2 ay aradan sonra yeniden gittiğimde; AFAD’ın ilk günlerde başladığı kampları bitirdiğini, belediyenin de 5 ayrı kamp açtığını gördüm. Belediyenin kamplarının hem güvenlik hem de yaşam şartları bakımından AFAD’a göre daha kötü olduğunu da belirtmek lazım. Ama tabi AFAD kamplarında kalanların sayısı belediye kamplarına göre daha az. Bu kampların dışında mültecilerin büyük çoğunluğu halen depolarda, dükkanlarda, tek odalı evlerde kalıyor. Köylerde ise ahırdan bozma odalarda kalanlar var. İlk gittiğimde de arazilerde kalanların durumlarının içler acısı olduğunu yazmıştım okuyanlar hatırlayacaktır. İşte arazilerde kalan artık yok, ancak o günlerden tek farkları başlarının üstünde dam oluşu. Köylerde karşılaştığımız manzaralar yine içler acısıydı. Sobasız evlerde yalın ayak çocuklar, battaniyesiz bebekler. Bu konuda; yerel otorite ile merkezi otorite arasında yaşanan siyasi gerginliğin bir etkisi var kuşkusuz. Karşılaştığımız durum bana hep Van depreminde yaşadıklarımızı hatırlattı. Böyle kriz durumlarında her iki taraf da siyasi duruşlarını bir kenara bırakıp insani alandan baksa sorunlar çok daha kolay halledilecek. Belediye yerele vakıf, köylerde ikamet eden mültecileri biliyor AFAD’ın lojistik gücü var her yere ulaşma imkanı var. İkisi arasında siyasetten arınmış bir iletişim kurulsa mültecilerin sorunlarının daha kısa sürede çözüleceği kesin. Suruç’ta hem ilçe halkı hem de şehir dışından gelen ve çok zor şartlarda büyük özveriyle yardım faaliyeti yürütenler var. Avukat Emin Baran bunlardan sadece biri. Tanıklıkları çok etkileyici. Kobane’de çatışmalar tamamen durana ve gelenler rahatça evlerine dönene kadar durmayacağını şöyle anlatıyor: ‘Kobane’de savaş bitince gelenlerle birlikte çay içeceğiz, onlara verdiğim bir söz bu’

Nusaybin

Nusaybin’de yine belediye çadırkentlerinin yanı sıra AFAD’ın 5 bin kişilik bir kampı var. Gittiğimizde yaklaşık 3 bin Ezidi mülteci kalıyordu. Yenileri de her geçen gün gelmeye devam ediyordu. Boş çadır kentlerin birine giriyoruz. Hepsinin tavanında önceki sahiplerinden kalan süslemeler var. Midyat’ta Süryaniler için yapılan ancak onların kalmadığı kamp da ikiye ayrılmış. Bir bölümünde Suriyeli mülteciler diğer bölümünde Ezidiler kalıyor. Yukarıda bahsettiğim gibi çadırkentlerde kalanların durumları genel itibariyle iyi. Ancak özellikle sosyal yönden çok eksiklikleri ve ihtiyaçları var. Midyat’taki kampın yöneticisi; ‘O kadar bunalıyorlar ki iki günde bir doktora gitmek için ‘hastayız’ diyorlar’ sözleriyle ifade ediyor. Bazı kamplarda çocuklar için derslikler açılmış ama bazıları henüz o aşamada değil. AFAD’ın çadırkentlerinde haklı olarak yoğun güvenlik önlemleri var ve içeriye giriş çıkışlar izne tabi. Mültecilerin güvenliği için bu uygulama yerinde. Ancak özellikle sosyal çalışmalar yapacak stk ve gözlemcilerin girişlerine izin verilmesi gündelik hayata yansıyan sıkıntıların çözümüne katkısı olacak. Çadırkentleri gezerken insanları rahatsız etmemek için çok çekinceli hareket ediyoruz. Ancak onların bu ziyarete çok sevindikleri hareketlerinden ve sözlerinden anlaşılıyordu. Özellikle Suruç’ta tanıklıklar, acı çok taze olduğu için birine ‘dert anlatmak’ onlara iyi geliyor. Görüştüğümüz barolarun özellikle de Şanlıurfa, Diyarbakır ve Batman başta olmak üzere mülteciler konusunda daha etkin çalışmalar yapılması konusunda kendi içlerinde kararlar aldığını görmek de sevindiriciydi.

Kısa vadede yapılacaklar

Mültecilerin bulunduğu illerde sivil koordinasyonların artırılması, çatı örgütlerin kurulması ihtiyacı halen sürüyor. Bu koordinasyon illerde büyük özverilerle yardım yapan kişilerin desteklenmesi için gerekli. Belediyelerin bu inisiyatiflere lojistik destek sağlaması, depo ve araç tahsisi yapması çok iyi sonuçlar sağlayacaktır.

Çadırkentlere yönelik rehabilitasyon çalışması yapacak stk ve girişimlere büyük ihtiyaç var. 

Okullarda kardeş çadır kent kampanyası yapılsa ve her çadırkent mahallesine en azından bir çocuk parkı veya çocuk oyun odası yapılırsa iyi olur.

Yardım faaliyeti yürüten gönüllülerin ve stk temsilcilere yönelik destekleyici çalışmalara da acil ihtiyaç var. Tanıklıkları ve yardımlar konusunda yaşadıkları sıkıntılar onları travmatik bir hale sürüklemiş. Bu konuda Trauma Resource Institute tarafından Türkiye’de Suriyeli Mültecilere Destek Hizmeti Verenler için Toplumsal Dayanıklılık Eğitimi gibi çalışmaların artırılması ve yaygınlaştırılması önemli… 

Mülteciler İle İlgili Son Hazırlanan Raporlar

http://www.ihhakademi.com/wp-content/uploads/2014/12/Suriyeli-multeciler.pdf

http://amnesty.org.tr/uploads/Docs/hayatta-kalma-mucadelesi-turkiye’deki-suriye’den-gelen-multeciler720.pdf

Yardım faaliyetleri yapan gönüllüler
Hilal Barın (Ankara)
Vicdan Hareketi (İstanbul)
Emin Baran (Suruç)
Hasan Argünağa (Batman)

Nubihar ve Zehra derneklerinin öncülük ettiği kampanyada 30 tane konteyner ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmış. Nubihar ve Zehra derneklerinin kampanyasına destek için: Kuveyttürk, Hesap no: TR87 0020 50000912 5327 300001

NOT: Yukarıda isimleri yer alan arkadaşlar mülteciler konusundaki tek gönüllüler değil. Bireysel ve küçük gruplarla büyük işler yapan çok kişi var. Nusaybin’deki kampta çektiğim bir fotoğrafı instagramdan paylaştığımda yurdun dört bir yanından destek mailleri aldım. Sevgili Kelemet Çiğdem Türk iki hafta sonra Nusaybin’de çorapsız, ayakkabısız çocuklara topladığı yardımları bizzat götürdü. İsim verdiklerim iyilik, insaniyet öykülerinin sadece birkaç kahramanı. Nice isimsiz kahramanlar var Allah hepsinden razı olsun.

Site Footer