Kader ile Melek’in Bize Söyledikleri

Çocuk yaşta evlilik trajedisi; Siirt’te av tüfeğiyle vurulmuş olarak bulunan 14 yaşındaki Kader’le yine ‘çocuk gelin’ kavramsallaştırmasıyla gündemimize geldi. Yasalara göre 18 yaş altındaki herkes çocuk olarak kabul ediliyor.

Ve yine kanunlara göre evlilik yaşı 18. Çok özel şartlar varsa ebeveyn izni alınarak bu yaş, mahkeme kararı ile bir yaş geriye çekilebilir. Bunun dışındaki durumlarda yapılanın evlilikten öte cinsel suçlar ve çocuk yaştaki bireyi istismar kapsamında değerlendirilmesi gerekli.

Siirt’te yaşanan ve soruşturmanın sürdüğü olayla ilgili pek üzerinde durulmayan konu; Kader’in ikinci bebeğini doğurduğu sırada yaşının küçüklüğü sebebiyle ailesi ve gelin gittiği aile hakkında bir soruşturma açıldığıydı. Böyle bir soruşturmanın muhatabı olan ailenin özellikle de küçük Kader’in rehabilitasyona tabi tutulması gerektiği açık. Ancak bu konu es geçildiği ve gerekli baskı mekanizmaları kurulamadığı için trajik son gerçekleşmiş oldu.

Erken yaşta evliliklerin önüne geçilmesi için kapsamlı bir mücadele planına ihtiyaç var öncelikle. Ders kitaplarından cami hutbelerine kadar birçok alanda doğru bilgilendirmelerin yapılması elzem. Yine bu konuda tıpkı kadına şiddet konusunda olduğu gibi kurumlar arası koordinasyonun sağlanması ve bu durumlarla ilgilenecek polis, savcı, hâkim gibi görevlilerin eğitimden geçirilmesi de acil ihtiyaç. Bu işleyiş ne kadar sağlıklı olursa; bu konuda trajik sonuçların yaşanmaması şansı o kadar çoğalır.

Ağrı’da geçtiğimiz yıl yaşanan ve bu hafta karara bağlanan Melek Karaaslan davası; bu konudaki bakış açısını ve yasaların mağduru korumak konusundan uzak uygulamalarını açıkça ortaya koyuyor. Biraz hatırlatmak gerekirse; Ağrı’nın Çağlayan köyünde doğan Melek Karaaslan, 16 yaşında evlendirildi. Evlendiği andan itibaren hem kocasından hem de eşinin ailesinden şiddet gördü. İlk çocuğunu kış mevsiminde dışarıda doğurduğu için kaybetti. Ve bu olaydan ağır bir şekilde etkilendi. 2 çocuğu daha oldu ancak şiddete dayanamayarak babasının evine sığındı. Babası, Melek’i tekrar kocasının evine götürdü. Bu arada sağlığı günden güne kötüleşti. Eşi ve ailesi tarafından aylarca tuvalette kilitli tutulduktan sonra, kardeşinin ihbarıyla kurtarıldı. Birkaç ayda 70 kilodan 30 kiloya düşen Melek, tedavi altına alındı ancak birkaç gün sonra hastanede hayatını kaybetti. İşte Melek’le ilgili bir yıldır süren dava bu hafta karara bağlandı ve eşi Ferdi Karaaslan 8 yıl 4 ay, eşinin anne ve babası 6 yıl 3’er ay, kendi babası Kasım Levent ise 2 yıl 1 ay cezaya çarptırıldı.

Erken yaşta evlendirilen, ağır işkence gören ve bu yetmezmiş gibi tuvalette ölüme terk etmenin cezası; 8 yıl olarak belirleniyor. Ki bu muhtemelen duruşmalardaki iyi hal vs. göz önüne alınarak daha da düşürülecektir. Bu konudaki bir kararın geniş toplumsal kesimlerde (ne yazık ki küçük yaşta evliliğin içselleştirildiği bir toplumdan söz ediyoruz) ne kadar caydırıcı etkisi olabilir?

Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) düzenlediği Erken Yaşta Evliliklerle Mücadele Çalıştayı’nda bu yakıcı konu tüm yönleriyle ele alınıp, nasıl bir mücadele yapılması gerektiğinin üzerinde duruldu. Kadın STK temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanların ağırlıklı olarak katıldığı çalıştayın açılışında bir sunum yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Yardımcısı Aşkın Asan da bu konuda cezaların yeterli sayılabileceğini ancak uygulamada büyük aksaklıklar yaşandığını dile getirdi. Asan’ın konuşmasında verdiği istatistiklerde, bu konuda önceki yıllara göre küçük de olsa bir bilinç oluştuğu ancak bunun henüz yeterli düzeyde olmadığı vurgulanıyordu. Bu konudaki en çarpıcı istatistik, 2011 yılında 15 yaş altındaki yaşlarda 355 doğumun gerçekleşmiş olmasıydı.

12 yıllık kesintisiz eğitimin erken yaşta evlilikleri önlemede büyük bir etkisi olacağına inandığını belirten Aşkın Asan, Bakanlık olarak bu konuda iki önemli projeyi başlatacakları müjdesini de verdi. Bunlardan ilki; Milli Eğitim ve Adalet olmak üzere ilgili bakanlıklarla erken yaşta evliliklerle ilgili bir protokol imzalanmasıyla ilgili idi. Diğeri ise; başvuru üzerine harekete geçen aile sosyal destek programlarının ihbarlar olmadan ya da üzücü olaylar yaşanmadan harekete geçebilmesinin sağlanmasıyla ilgili bir altyapının oluşturulması projesiydi. Bunun için sadece illerde değil ilçelerde de sosyal hizmet merkezleri açılacak böylece erken yaşta evlilikler yaşanmadan önlenmesi için gerekli saha çalışmaları ve eğitimleri gerçekleştirilecek. Asan; özellikle 15 yaşından küçüklerle ilgili daha kapsamlı istatistiklerin hazırlanması gerektiğini ve bu konuda saha çalışmaları için gerekli işgücünün üniversitelerde zorunlu hale getirilmesi beklenen sosyal sorumluluk derslerine katılan öğrenciler üzerinden giderileceğini de sözlerine ekledi.

Çalıştayda üzerinde durulan önerilerde de daha sağlıklı veri ve istatistiklerin elde edilmesine vurgu vardı. Yine sadece trajik olaylarla seferberlik başlatmak yerine sürdürülebilir eylem planları ve farkındalık eğitimlerinin önemi de vurgulandı. Medyanın bu konuda istismar edici yayınlardan vazgeçmesi, kamu spotlarının ve farklı medya araçlarının daha etkin kullanılmasının sağlanması sıkça vurgulandı. Kamu spotlarında sadece ailelerin değil bu konuya destek olan veya ihbarda bulunmayan görevlilerin de suç işlediğinin altının çizilmesi, isimsiz ihbar mekanizmalarının sağlanmasının önemine işaret edildi. Yasadaki ebeveyn izni ve olağanüstü hal (gebelik) gibi ibarelerin bu konudaki teşvik edici durumlara sebebiyet verebileceğinden hareketle yasal düzenlemelerin artırılması, en önemlisi bunların uygulanmasının desteklenmesi gerekliliğinin de altı çizildi.

Site Footer