Peygamber Efendimiz’in ‘hac gibi olduğunu’ söylediği rivayet edilen Ramazan umresi nasip olduğundan beri; bu mübarek ay bambaşka anlamlar kazandı benim için.
Mekke ve Medine’de Ramazan’ı geçirmek; hem manevi hem de toplumsal hikmeti daha anlaşılır kılıyor. Rengi, dili, yaşantısı farklı ama aynı coşkuyu, huşuyu, sevinci hissetmek; ümmet olmanın güzelliği…
Mescid-i Nebevi’nin avlusu; iftar vakti yaklaştığında; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hicretin ardından Medine’de ilk karşılandığı vakti andırıyor. Herkesin herkese bir bardak zemzem, bir hurma, bir simit, bir elmayla ikramda bulunmaya çalıştığı anın coşkusu; yüzlerinde gülümsemelerle, dillerinde ‘buyur’larla evini, gönlünü açan Ensar’ın coşkusu gibi. İkramları alıp gözüme kestirdiğim ilk sofraya oturuyorum; Malezyalı kardeşlerin sofrası bu. Zemzem ve hurmadan oluşan sofra mütevazı ama yüzlerdeki tebessüm muazzam. Sofrada Kur’an okuyarak iftarı beklerken; genç bir kız; (sonradan Afyonlu olduğunu öğreniyorum) kutunun içine dizdiği plastik bardaklardan birini uzatarak; “Ayran çorbası ister misiniz?” diye soruyor. Bardağı aldığım an; ‘ben bunu bir yerden hatırlıyorum’ hissiyatını yaşıyorum. Sıcak, oruç ve ayran çorbası… Ramazan’ın yine böyle yaza denk geldiği vakitte tutmuştum ilk orucumu. Gün boyunca; babamı bunalttığımı hatırlıyorum susadığım ve acıktığım için. Ama o kızgın güneşin altında buğday biçmesine rağmen, sabırla ilgilenmişti benimle ilk orucumu tutabilmem için. Akşam ezanı vaktinde eve dönüp damda annemin hazırladığı iftar sofrasına oturmuştuk. Ayran çorbası yapmıştı annem, kabak parçaları ve taze nane ile süslemişti. Buz gibi bir ayran çorbası. İşte ilk orucumu açtığım ayran çorbasının güzelliğini hatırladım bana uzatılan bardakta.
Sofra başındaki o tatlı telaşın uğultusu; ezanın okunmasıyla birdenbire kesiliyor. Zemzem ve hurma yetiyor bütün günün açlığını da susuzluğunu da gidermeye. Binlerce insanla yapılan bu mütevazı iftarın ardından yine büyük bir hareketlilik başlıyor. Bu kez akşam namazı için düzenleniyor avlu. Mahşeri andıran kalabalıkta ne telaş ne başka bir sorun. Her şey hızlı ve bir o kadar ahenkli. Sadece umre için bulunanlar değil Medine halkı da orucunu Mescid-i Nebevi’de açıyor. Namazın ardından Mescid’den çıkanlar caddelerde insan selleri oluşturuyorlar. Daha sonraki buluşma yatsı ve teravih namazı için. Hareketlilik sahura kadar devam ediyor. Sahurdan sonra bu kez sabah namazı için gelişler başlıyor.
Biz Ramazan sevincinin en yoğun şekilde yaşandığı son 5 güne denk geliyoruz. Teravih namazlarının güzelliği ise bambaşka. Hele de son teravihte yapılan hatim duası. Ümmet için edilen dualara, hıçkırıklar karışıyor; İmam uzun süre ağlamaktan duaya devam edemiyor. Hepimizin gözünde yaşlar.. Çünkü sadece Ramazan’a veda değil, Peygamber Efendimiz’e de, onun mescidine de veda. Nice kavuşmalara…