Belediyelerin ve organizasyon firmalarının 8 Mart’ta kadına şiddet konusunda duyarlılık adı altında popülarite edinme çabalarındaki sınır tanımazlığının en güzel örneği oldu, 8 ünlü kadının 8 şiddet kurbanı kadını canlandırdığı proje.
Habertürk’ün banyoda sırtındaki bıçaklı haliyle Şefika Etik’in fotoğrafını yayınlayarak başını çektiği şiddet pornografisinin devamı olarak sayılabilecek “O Ben Olabilirdim” isimli projede, Hülya Avşar, Bergüzar Korel, Meltem Cumbul gibi ünlüler; Ayşe Paşalı ve Melek Karaaslan gibi 8 şiddet mağduru kadının suretine girdi plastik makyajlarla. Projede, ikinci kez şiddet pornografisinin kurbanı olan Şefika Etik’i ise, Nur Fettahoğlu canlandırmış. Bu tarz projelerin, şiddeti önleme çabasından çok şiddeti görünür kılmaya, onu çekici hale getirmeye yaradığını söylersek abartmış olmayız. Çünkü mağduru nesneleştirerek, zalimin hiç konuşulmamasını ve görünmez kılınmasını sağlıyor. Şiddet görmüş hissi verilen ünlü fotoğraflarına bakan hiç kimse; şiddeti uygulayanı hatırlamayacak. Bir anlık üzüntü ama sonrasında daha çok bakma isteği ve magazinel bir meraktan öteye gitmeyecek bir figür yığını. Ünlü kadınları daha konuşulur kılacak, destekçi belediyeye basında görünürlülük sağlayacak bir popüler kültür gösterisi hatta histerisi…
Her gün yeni bir ölümün yaşandığı kadına şiddet meselesi çok derin ve üzerine ihtimamla eğilmesi gereken bir konu. Bu konuda medya başta olmak üzere hepimize sorumluluklar düşüyor. Ancak kadının hem fiziksel hem de ruhsal varlığında yıkıma sebep olan bu meseleyi medyatiklik uğruna eğlence formatına evirmek, lüks otellerde kokteyller düzenleyerek duyarlılık oluşturmaya çalışmak hakikati gölgelemek ve haliyle çözümü zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Habertürk’ün büyük tepkiyle karşılanan haberinin ardından, “Fotoğrafın, şiddete karşı duyarlılık yaratmanın ötesinde, bir kadının ölü bedenini sergileyerek, kişilik haklarının zedelendiğini düşünüyorum.” diyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in bu projeyi bakanlık olarak himaye ediyor oluşu da vahim bir durum. Ölü kadının bedeni duyarlılık malzemesi değilse, bir ünlünün büründüğü plastik sureti nasıl bir duyarlılık oluşturacak acaba? Projede Bergüzar Korel’in canlandırdığı Melek Karaaslan’ın davasının görüşülmesine Ağrı’da devam ediliyor. Korel, canlandırdığı Melek’in yaşadıklarının ne kadarından haberdar bilemiyorum ama ilk davada olayı medyaya duyuran Müjgan Halis başta olmak üzere birkaç gazeteci ve kadın örgütü temsilcisi dışında kimse yoktu. Bu kadın örgütlerinden biri de bugünlerde kapatılmakla karşı karşıya kalan Van Kadın Derneği idi. Melek Karaaslan davası VAKAD’lı kadınlar için duygusal boyutu yüksek bir dava… Çünkü, kocası ve kocasının ailesi tarafından ölüme terk edilen Melek’i son yolculuğuna uğurlamışlar, hatta cenazesini yıkayacak kimse olmadığı için bizzat kendileri yıkamış ve defnetmişlerdi. VAKAD’lı kadınların ilk gününden itibaren takipçisi oldukları başka bir şiddet kurbanı kadın ise; 2009 yılında 17 yaşındayken ve hamileyken eşi tarafından önce bıçaklanıp sonra da arabayla üzerinden geçilerek öldürülen Eylem Pesen.
Bu gibi örnek davaların yanı sıra kadına şiddetin önlenmesi için uzun yıllardır çalışmalarını sürdüren dernek, yukarıda bahsettiğim gibi savcılığın kapatma istemiyle karşı karşıya. Hem de, Van depremi sonrasında yaptıkları faaliyetlerle “halkın PKK’ya sempatisini ve güvenini artırmaya” çalışmak suçlamasıyla… Kendileri de depremzede olmasına rağmen kadın ve çocuklar için çadırlarda yürüttükleri birbirinden yaratıcı atölye ve ücra köylerde tandır yapımı gibi çalışmalarını hatırlıyorum VAKAD’ın. Deprem sırasında yardım için hazırladıkları listeler delil olarak kabul edilmiş davada, üstelik dernek binasında kendilerinden habersiz yapılan bir aramada elde edilmiş bu listeler… Yıllardır Van Valiliği ile projeler oluşturan, Başbakan’ın Dolmabahçe’de kadın STK’larıyla yaptığı toplantı başta olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası toplantıya davet edilen VAKAD’ı, terör örgütüne destek olmak suçlamasıyla kapatmaya çalışmak…
Plastik suretlerle oyalandığımız bir 8 Mart daha geçiyorken çok manidar bir tezahürü oldu halimizin. Mış gibi yapana gösterdiğimiz ilgiyi; nice kadının hem iyi hem de kötü gününde yanında olanlara gösterdiğimiz zaman belki şiddeti önlemek yolunda sahici bir adım atmış oluruz.