Suriyeli Mülteciler İçin Yapılabilecekler

Suriye’de Esed’in, kimyasal silahların da eklendiği zulmüne ve ülkede süren savaşa maruz kalanlar için yapabilecek çok şeyimiz yok ama canını kurtararak yanıbaşımıza gelen mültecilerin yaşadıkları mağduriyetlere sırtımızı dönme şansımız kalmadı.

Kışın yaklaştığı, gecelerin iyice serin olduğu bu günlerde halen parklarda geceleyen mültecilerin olduğunu görüyoruz. Ailece bir arada olabilmek için, kamplar savaş ortamını hatırlattığı yahut cezaevi gibi gördükleri için bazıları ilk günden itibaren ‘kaçak’ olduğu için İstanbul’u mesken tutmuşlar. İstanbul’da yaklaşık 100 bin dolayında Suriyeli mülteci olduğu belirtiliyor. Suriyeli mülteciler İstanbul’da en çok Fatih, Bağcılar, Esenyurt, Sultanbeyli civarlarında oturuyorlar. Özellikle Kürt mülteciler Eminönü’ndeki Küçükpazar semtini mekan tutmuş. Mahmutbey ve Esenyurt civarında ikamet edenler genelde tekstil atölyelerinde çalışıyorlar. Suriyeli mültecilere tekstil atölyelerinde iş bulan ve ev tutmalarına yardımcı olan İsmail, bu işi büyük komisyonlar karşılığında yapan çeteler olduğunu, bazılarının iş bile bulmadığını anlatıyor.

İsmail, 25 yaşında Reyhanlılı bir genç. Önce Suriyeli akrabalarına yardımcı olmuş, Hatay üzerinden İstanbul’a gelmelerine ve iş bulmalarına aracılık etmiş. Bunun için cüzi bir komisyon aldığını söylüyor ama mültecileri dolandırmadığını, işe yerleştirdiği Suriyelilerin uğradığı haksızlıklar karşısında takipçi olduğunu anlatıyor. Görüşmemiz sırasında sürekli telefonu çalıyor İsmail’in; bu hafta içinde gelecek 10 ayrı aileden söz ediyor. Ardından İsmail’in İstanbul’a gelmelerine aracılık ettiği bir aileyi ziyaret ediyoruz. Afrinli iki kardeşin eşleri, çocukları ve bazı akrabalarıyla kaldığı ev fiziken çok kötü durumda değil. 20 kişilik nüfus içinde sadece 4 kişinin çalıştığını öğreniyoruz.

Mehmet Cuma amca yani ailenin iki reisinden biri, Suriye’de duvar ressamlığı yapıyormuş, evin bir duvarına baştan başa bir resim yapmış. Deniz manzarası çizilmiş duvarın dibinde oturup, Afrinli Kürt ailenin üyelerinden yakıcı öykülerini dinliyoruz. Her biri diğerinden daha yakıcı. Onları evlerini, akrabalarını geride bırakarak yola düşmeye zorlayan bombalar, zulümler. Yollarda yaşadıkları sıkıntılar. Birlikte acıların üstesinden gelmeye çalışırken İstanbul’da emeklerinin gasp edilmesi. Suriye’de ilaç deposunda çalışan Sabrin, burada atölyede işe başladığında aylık olarak kendisine 5 yüz lira verileceğinin söylendiğini ama verilen ilk maaşının yüz lira olduğunu anlatıyor. Çalışanların hepsi benzer durumda. Bazı atölye sahiplerinin ‘nasıl olsa kaçaksınız ve kimseye şikayet edemezsiniz’ dediklerini söylüyorlar.

İYİ VE KÖTÜ ÖRNEKLER

Mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden biri Fatih Özellikle Küçükpazar semtinde Kürt mültecilerin sayısı bir hayli fazla. Çoğu Türkçe bilmediği için en temel ihtiyaçlarını bile karşılamak konusunda sıkıntılar çekiyor. Burada toparlanma sebepleri ilk gelenlerin buraya yerleşmesi. Bayrampaşa civarında karşılaştığım ailenin ikametle ilgili küçük bürokratik bir işlemi var ama hem Türkçe bilemedikleri hem de maddi olarak çok sıkıntıda oldukları için halledemiyorlar. Sık dile getirdikleri sorunlardan bir tanesi de; akrabalarıyla irtibatlarının kesilmesi. Sadece Suriye’dekilerle değil Türkiye’ye kaçabilenlerin de akıbetlerini merak ediyorlar. Çoğu güvenlik gerekçesiyle (hem Suriye’de kalan akrabaları için hem de yakalanıp sınır dışı edilme korkusuyla) fotoğraflarının çekilmesini istemiyorlar. Fatih çevresinde yaşayanlar, görüştüğüm ailelerin isimlerini saymamı istiyorlar; belki içlerinde akrabaları vardır diye.

Ziyaretlerim sırasında beni çok utandıran, üzen tanıklıklarla sık karşılaşıyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi iş bulabilenlerin emeklerinin sömürülmesi, rutubetli küçük evlerin yüksek meblağlarca kiralanması, günlük hayattaki ötekileştirmeler, aşağılamalar. Ama yüzümü ağartan iyilik hikayeleriyle de karşılaşıyorum. Eşyalarını paylaşan ev sahipleri, birkaç ailenin birleşip mülteciler için kiralık ev tutmaları. Mesai çıkışı Küçükpazar’da sağlık hizmeti veren doktorlar. Harçlıklarını biriktirip mülteci ailelere ulaştıran gençler. Tek başına internet üzerinden yaptığı duyurularla 100 kadar mülteci aileye destek olan, kimisi için ev tutan Gökçe Değirmen bu gençlerden biri ve en cevvallerinden. Yahut kendi imkanlarıyla iş kurup hayata tutunan mülteciler. Bulgurlu’da açılan Halep Sofrası ile Fatih’in ara sokaklarında açılan ağırlıklı olarak meyve suyu satan kafe bunlardan ikisi.

Görüşmelerimi tamamladığım günlerde Mazlumder İstanbul Şubesi, İstanbul’daki Suriyeli mültecilerle ilgili kapsamlı bir rapor hazırladı. Raporda hem mültecilerin genel durumu hem de İstanbul’da karşı karşıya kaldıkları sorunlarla ilgili geniş bilgi edinmek mümkün. Rapordaki çözüm önerilerine yaptığım görüşmeler ışığında birkaç öneri eklemek istiyorum. Çünkü birkaç düzenlemeyle hem bu konudaki emeğin ve yardım çalışmalarının daha verimli olabileceğini hem de mültecilerin mağduriyetlerinin daha kolay giderilebileceğini gözlemledim. Bunların ilki; hem internet ortamında hem de mültecilerin yoğun yaşadığı ilçelerde kurulacak koordinasyon merkezleri. Dil bilen iki görevlinin bulunduğu ve yaşanılan her türlü mağduriyet için başvurulacak bir adres oluşturulacak, internette de yine aynı şekilde bir başvuru portalı oluşturulacak. Bu bürolar alanda çalışma yapan yardım kuruluşlarının hepsinin yer aldığı bir çatı kuruluşu tarafından belediyelerin desteğiyle oluşturulabilir. Mültecilerin çok basit sorunları bile nereye başvuracağını bilemedikleri veya ulaşacak kimse bulamadıkları için çözümsüz kalabiliyor. Örneğin; İstanbul’da mültecileri ücretsiz tedavi eden hastaneler var ama mültecilerin büyük çoğunluğu bunlardan haberdar olamadığı için, sokakta doğum yapanlar bile oluyor. Yine aynı şekilde bireysel olarak yardım yapmak isteyenler, kendilerine yol gösterecek birilerine ihtiyaç duyuyor. Mağduriyet ve şikayetlerin yanı sıra bu merkezler; iş başvuruları, sağlık veya gıda gibi ihtiyaçların temini için aracılık yapabilir, yine aynı şekilde işçi bulma görevini de yerine getirebilir. Diğer bir konu mültecilerin yoğun olarak çalıştığı iş kollarından biri olan tekstil atölyelerinin sahipleriyle görüşmeler yapılarak vergi indirimleri gibi teşviklerle onların mültecilere daha fazla iş imkanı sunması sağlanabilir. Tabii usulsüzlük yapan, mültecilerin emeğini sömüren atölye sahipleriyle ilgili yasal işlemler başlatılması da elzem.

Site Footer