“Bir Müslüman İktidara Gelse Gör Başına Ne Gelir”

Kıvrak bir zekanın ürünüydü; Hürriyet’in 25 Ağustos manşeti:

 “Yeni Türkiye’nin sünnet düğünü” başlığını taşıyordu bu manşet.

Bu Yeni Türkiye bir çoğunun uykusunu ‘dindarların artması,

laikliğin elden gitmesi’ gibi sebeplerle kaçırsa da; Özkök gibi

toplum mühendisleri için ‘iyi gelişme” olarak adlandırılıyor.

“İyi gelişme” çünkü o fotoğrafta; ‘İslam’a ait sadece zevahir var;

tüllü bir türban. Oysa Müslümanlık bir mana iklimi. Bu fotoğraf o

mana’nın nasıl maddeye dönüştüğünün fotoğrafı. Havai fişeklerle,

gazino şarkıcılarıyla, havada uçuşan paralarla, stad dolusu

insanlarla; git gide uzaklaştığımız Müslümanlığımızın fotoğrafı…

İşte bu yüzden Ertuğrul Özkök’ü memnun eden fotoğraf beni ve bir

çok insanı üzdü aslında. Kaynaşmadan, diyalogdan, farklılıkların bir

araya gelmesinden hoşnut olmadığımız için değil. O görüntülerdeki,

gösteriş merakından, şatafattan, arabesklikten…

Ama Hürriyet’in deyimiyle Yeni Türkiye işte tam da böyle; karışık

ve rahatsız edici… Köy düğünlerinde bile havai fişeklerin atıldığı bir

Türkiye bu… Bir yanda insanların açlık sınırında yaşadığı, denetimsiz

tersanelerde, kot atölyelerinde gün be gün öldüğü, sakat kaldığı…

Liseye başlayacak oğlunun okul masrafları yüzünden gözüne uyku

girmeyen annelerin yaşadığı. Ama bir yandan bir sünnet düğünü için

helikopter kiralayan, türbanlı  tuvaletlerin giyildiği, stad düğünlerinin

yapıldığı bir Türkiye… Yazbaşından beri ekranlara yansıyan kaç stad,

aşiret düğünü gördük bir düşünün bakalım. Asıl üzücü olan bu

tüketme sarhoşluğunun, bu etraftan kopuşun, bu mazlumu

unutuşun Müslümanlar arasında yaygınlaşıyor olması…

Yaşanan kafa karışıklığını davetiye tek başına özetliyor. Üç günlük

sünnet davetiyesinden öğrendiğimize göre programda yok yok.

Dansöz Asena da var, Mehter Marşı da… Mevlid de var Mine

Koşan’dan şarkılar da… Hüner Coşkuner, Mine Koşan ve Asena’yla

eğlenecek, havai fişeklerle büyülenecek, İsmail Coşar Hoca’nın

Kur’an ziyafetiyle kanatlanacak, Mevlid töreniyle de herhalde göğe

yükseleceğiz. Dini, milli, popüler, televoleli kısacası her detay

mevcut. Olmayan tek şey ise; vicdan sanırım…

İmam hatip mezunu Emlakçı baba, bu dillere destan arabesk

düğünle siyasete atılmayı düşünüyormuş. Bu daha da düşündürücü.

Siyasetin nasıl göründüğünü, nasıl yapıldığını iyi anlatan bir örnek.

Siyasetçi olabilmeniz için cebinizin dolu, akıl ve vicdanınızın boş

olması yeterli oluyor anlaşılan.

Siyasetten söz açılmışken, o stad düğününün de, Müslümanların

giderek yaşadığı içi boşalmış zevahir dindarlığının da sebeplerinden

biri siyaset. AKP iktidarıyla zenginleşen Müslümanlar, 5 yıldızlı

otellerde tatillerin, aile boyu jeeplerin, lebi derya villaların tadını

aldıkça, günlük hayattaki haram ve helalleri göz ardı eder oldu. Para

insanı azdırır diye boşuna dememişler. Tabii bunda suçlu iktidar

olmak veya AKP’li olmak değil.  Demek ki Müslümanlar da hayat

tarzlarını değiştirmek, modern dünyaya köle olmak, yönlerini

manadan ayırmak için gün sayıyorlarmış. AKP onlara sadece yolunu

açmış.

İşte para ve iktidar; sonradan görme dindarlarla, hayatı sadece

heva ve heves olarak gören insanları aynı noktada buluşturdu. Ki bu

dünya tapıcılarının; ara sıra laiklik, Atatürkçülük gibi siyasi dertleri

yahut çevresel-sosyal bazı eğilimleri  varmış gibi görünse de; tek

dertlerinin rantları ve şatafatlı hayatları olduğunu; bunun için

gözlerinin önünde yaşanan cinayetlere bile ses çıkarmadıklarını

Ergenekon operasyonlarında gördük.  

Yeni Türkiye’nin zengin dindarlarının da artık tek derdi; para ve

pulları.

İki tarafın tek ayrıldığı nokta ise; türban konusu… Laik dünyacıların

annelerinin başı türbanlı; bizim sonradan görmelerin ise eşlerinin

başı kapalı. Neyse ki kızlarının başı açıklığı, durumu kurtarıyor. Bir

de tabi kadeh meselesi var. Onlar kadehte şarap bizimkiler portakal

suyu içiyor.

Biraz şaka biraz ciddi AKP iktidarıyla gelen bu sosyal değişimin

bazen kurgulanmış olduğunu düşündüğüm bile oluyor.

 Müslümanları İslam’ın emir ve yasaklarından, sünnet dairesinden

çıkarmak için popüler deyimiyle ‘normalleştirmek’ için; siyasette

üstünlük verildiğini düşündüğüm bir komplo teorisi bu. Ve bu

durumlarda bildik bir türkünün sözlerini şöyle değiştiriyorum.

“Bir müslüman iktidara gelse gör başına neler gelir”

Oysa görüyoruz ki; AKP memnun, AKP’li memnun, Amiral Gemisi’nin

kaptanı memnun…

Banaysa klavyemi yormak kalıyor herhalde…

Site Footer